13 Ağustos 2010 Cuma

İKTİSADİ DAVRANIŞLAR



İktisatta kişiler homo-economicus olarak kabul edilmiştir. Yani “İktisadi insan' anlamına gelen bu kavram, davranışlarında akılcı, seçişlerinde tutarlı olan kuramsal bir insan tipidir. Bu varsayımsal insan, işadamı olarak kâr maksimizasyonu, işçi olarak en yüksek ücret, tüketici olarak en yüksek fayda peşinde koşar. Homo economicus, kişilerin ekonomik davranışlarına ilişkin genellemeler yapma fırsatı veren yararlı bir varsayımdır. Felsefi kökenini Bentham'ın faydacılık görüşünde bulan bu varsayım, kapitalist ekonomi kuramının temelinde yatar.

Dünyada uygulanan temel ekonomik sistemler; kapitalist sistem, merkezi sistem (Sosyslist), yönlendirilmiş piyasa ekonomisi ve karma ekonomilerdir. Piyasa ekonomisi ve eşanlamlı kavramların temelinde ferdiyetçilik ve özel mülkiyet, rasyonellik, tam rekabet ile görülmeyen el ve Ekonomik Darwinizm yatar.

Alıcı ve satıcılar yönünden piyasa çeşitleri ise; tam rekabet piyasası, monopol (Tekel) piyasası, duopol piyasası, monopolcü rekabet piyasası, oligopol piyasası, monopson piyasası, duopson piyasası ve oligopson piyasasıdır. Baumol’ ün Yarışabilir piyasalar teorisinde bahsedilen piyasa da bunlara dahil edilebilir.

Homo – Economicus olarak kabul edilen kişiler, gerek tüketici gerekse üretici konumlarında faydalarını maksimize etmek isterler. Fayda ise kardinal fayda, ordinal fayda olarak incelenmiş kardinal fayda da tüketicinin faydası ölçülebilir, ordinal faydada ise sıralanabilir olarak kabul edilmiştir. Bunlara bağlı olarak Kardinal fayda teorisinde 1. Gossen Kanunu – Azalan Marjinal Fayda Kanunu (Bir malın her ilave birimi¬nin tüketiminden elde edilen zevk doyma noktasına kadar azalan bir seyir göstermesi), 2. Gossen Kanunu – İhtiyaçların Optimal Dağılımı Kanunu (Bir kimsenin gelirinin tümünü harcadığında satın aldığı her malın son biriminden aynı tatmini elde etmesi o kimsenin gelirinin, toplam hazzı (faydayı) maksimuma ulaştıracak biçimde kullanılmış olduğunu göstermesi), 3. Gossen Kanunu – Subjektif Değer Kanunu (İlk iki kanundan elde edilmiş olup; bir malın değeri sübjektiftir ve sahip olunan her birimin o kişi açısından değeri gide¬rek azalır ve sonunda sıfıra düşmektedir) türetilmiş, ordinal faydada ise tüketici ve üretici dengeleri sırasıyla farksızlık eğrileri – bütçe eğrileri ve eş ürün eğrileri – maliyet (bütçe) eğrileri yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Genel ekonomik dengenin sağlanması ise Pareto Optimumu (Zarf eğrileri, anlaşma eğrileri, üretim imkanları eğrileri yardımıyla) ile Toplumsal faydanın sağlanması ise toplumsal kayıtsızlık (Scitovsky Konturları) eğrileri ve büyük fayda imkanları eğrileri ile açıklanmaya çalışılmıştır.

Piyasa ekonomisinde ve kişilerin homo- economicus oldukları varsayımı altında fiyatların oluşumu yukarıda açıkladığımız alıcı ve satıcı açısından piyasa çeşitlerine göre değişmektedir. Tam rekabet piyasasında firmalar tek başına fiyat belirleyici olamazlar, endüstride oluşan fiyat firmalar için veridir. Tekel piyasasında ise firmalar ya fiyatı belirlerler piyasaya sürülecek mal miktarını belirleyemezler, ya da mal miktarını belirlerler fiyat piyasadaki talebe göre belirlenir. Tekel piyasasındaki üreticiler fiyat farlılaştırmasına giderek (3 tür fiyat farklılaştırması ile) daha fazla tüketici rantını kazanmak isteyebilirler. Monopolcü rekabet piyasasında ise satılan mallar diğer 2 piyasadakinin tersine birbirine benzemeyen mallardan oluşabilir (Heterojen), malları heterojen yapan ise marka, ambalaj, reklam gibi unsurlardır. Burada oluşan fiyat ise yine piyasada oluşan talebe göre değişmektedir. Monopolcü rekabet piyasası günümüzde en sık rastlanılan piyasa türüdür. Oligopol piyasasında ise oligopol piyasasının anlaşmalı (kartel ve tröstler) veya anlaşmasız (Cournot Modeli, Bertrand Modeli, Chemberlin Modeli, Sweezy Modeli, Stackelberg Modeli) olma durumuna göre fiyatın belirlenmesi değişmektedir.
(Yazarımız Devrim Emre Mutlu hocamızın ikinci yazısı ve haftanın sorusuna cevabı)

Bu kadar teori verdikten sonra sorunun cevabını vermek gerekirse, Eğer yerel nalburda yeteri kadar kürek arzı yoksa küreğe karşı mevcut talebin artması zaten sınırlı arz karşısında fiyatı arttıracaktır. Eğer yeteri kadar kürek arzı varsa, kasabadaki mevcut konjonktür de (Kar fırtınası sonucu tüketicilerin küreğe karşı olan talebin esnekliği düşer ve böylelikle fiyat artışlarına karşı daha az tepki vereceklerdir) tüketiciler için küreğin marjinal faydasının artması, nalburun artan marjinal faydaya karşı daha fazla tüketici rantına sahip olabilmek için malın fiyatını arttırması homo- economicus insan tipiyle bağdaşır. Bunun dışında eğer ki kasabada birden fazla nalbur varsa ve bunlar aralarında anlaşmasız ise (anlaşmasız oligopol türü) fiyatı arttıran nalbur malını satamayacak, aralarında anlaşmalı iseler (anlaşmalı oligopol türü; kartel, tröst) fiyatları tüm nalburlar arttıracak ve tüketici rantlarını paylaşacaklardır.

Malların zorunluluk dereceleri arttıkça malların talep esneklikleri düşer. Bu da üreticilerin kar maksimizasyonu altında fiyatları arttırmalarına olanak sağlar. Diğer taraftan talep esnekliği düşen mallara karşı devlette vergi gelirlerinin maksimizasyonu altında ilgili mallara daha yüksek vergi koymalarına olanak sağlayabilmektedir. Vergilemede Ramsey Kuralı denen bu olguyla ilgili yazımızı ilerleyen günlerde paylaşacağız….

Devrim Emre Mutlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder