15 Ağustos 2010 Pazar

İrrasyonel İnsan 1: Ekonomi


Aristotales’ten özür dileyerek insanın rasyonel bir hayvan olmadığını ekonomik sistemde göstermek amacıyla bu yazıyı kaleme alıyorum. Her ne kadar bu düşünce artık ezberlenmekten öte otomatikleşmiş bir hal almış olsa da değişmesi veya daha da önemlisi değiştirilmesi gerekir. Çünkü tüm beklentilerimizi insanların rasyonel davranacağı tezi üzerine inşa edersek hataların, yanlışların, zararların, savaşların, buhranların ve kısacası tüm olumsuzlukların herhangi bir çeşidi ile karşılaşma ihtimalimiz yükselecektir.

İktisadi düşünce tarzına göre insanlar kararlarını rasyonel tercihlerine göre verirler. Ekonomide “homo economicus” olarak yer etmiş bu düşüncenin dilimizde iktisadi insan olarak yer etmiştir. Ekonomik faaliyetlerde insanın her zaman en mantıklı olanı yapacağı, seçeceği veya buna göre davranacağı varsayılır. Aslında “görünmez el” düşüncesininde temelinde iktisadi insan vardır. İktisadi insan görüşüne göre iş adamları kar maksimizasyonu hedefler, çalışanlar en yüksek reel getiri için çalışırlar, tüketiciler ise en yüksek faydayı elde edecekleri ürün veya hizmeti satın alırlar. Tüm bu varsayımlar insan ve hayvan davranışlarını inceleyen psikoloji biliminin sonuçlarını görmezde gelmektedir. Her zaman ekonomi ilminin iddia ettiği gibi insanlar rasyonel düşünmezler. Bu yazıda bu görüş ispatlanmaya çalışılacaktır.

İnsanların temel güdülerinden biri her ne kadar ata sözlerine kadar işlemiş olan babana bile güvenmeme düşüncesinin tam tersi güvendir. İlk başta güvenilecek kişinin kendileri olduğuna inanan insanlar kararlarına güvenmeyle tercihlerini mantık çerçevesine oturturlar. Yeterli kadar bilgiye sahip olmayan insanlar ise tercihlerinin mantıklı oluşunu satıcılarının sözlerine veya garantilerine bağlarlar. Tüm ikisinin olmadığı durumlarda ise insan verdiği karara güvenmek için kandırmalar, olmayan gerçeklikler ve saptırmalara başvurur. Örneğin, yeni alınan arabaya fazla para verildiği düşünülürse ilk başta arabanın diğer özellikleri öne çıkarılır. Arabanın motoru güzel, diğer benzerlerinden daha sağlam, yeni alınmış gibi bir boyaya sahip gibi savunma mekanizmaları insanın kendini kandırmasına örnektir. Eğer tüm bunlara rağmen yine de güven sağlanamamışsa insan satıcıyı, üreticiyi veya aracıyı suçlayacaktır. Güven sarmalı bazı zamanlarda çok daha kötü sonuçlara neden olabilmektedir. Çernobil faciasının sebebi elektronik göstergelere inanmayan mühendisler olduğu çoğu kişi tarafından kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra yapılan bir araştırmaya göre emniyet kemerine aşırı güvenen insanların kemerlerini taktıkları zaman kemersiz oldukları zamana göre daha hızlı araba kullandıkları saptanıştır. Daha dramatik irrasyonel davranış örnekleri ise Pearl Harbor saldırısında görülmüştür. O kadar uyarılmasına rağmen Amerikan Pasifik Filosu komutanı kendini Japonların saldıramayacaklarına o kadar inandırmıştı ki uyarıları dikkate almadı. Görüldüğü en büyük zararlar insanların kendilerine aşırı güvenmeleri ve kararların rasyonel olması geliştirilen savunma mekanizmalarının sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Yönetici makamında veya iş sahibi statüsünde olanların verdikleri kararların herkes rasyonel olması gerektiği konusunda hem fikirdir. Fakat her ne kadar bu düşüncenin gerçekleşmesini istesek veya beklesek de tersi durumlar sık sık yaşanmaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre ABD’de kurulan her 4 KOBİ’den 3’ü ilk beş yıl içinde iflas etmektedir. Eğer insanlar iktisat ilminin iddia ettiği gibi tamamen rasyonel kararlar alsa bu kurulan işletmelerin çok çok küçük bir kısmının iflas etmesi gerekir. Çünkü girişimciden beklenen riski minimize etmek veya daha da ilerisi riski dağıtmaktır. Oysa bunun başarılamadığı ve çoğu zamanda girişimci olsun yönetici olsun karar vericilerin rasyonel davranmadıkları ortadadır. Siyasetten örnek vermek gerekirse bu işle meşgul olanların büyük bir kısmının hiçbir zaman hatayı kabul etmedikleri veya özür dilemedikleri görülecektir. Yaptıkları yanlışları kendileri dahi fark etseler bir siyasiden beklenen rasyonel davranışların tersini göstermek istemezler. Çünkü bu iki farklı sonuç doğurabilir. Birincisi eğer bir başka siyasiye karşı yenilgi ile sonuçlanacak hata yapılmışsa veya ikinci olarak ise oy kaybetme kaygısı ağır basarsa yapılan haklı gösterilmeye, daha kötüsü sürdürülmeye devam edilecektir. Büyük yatırımların atıl oldukları genellikle işlem tamamlandıktan sonra ortaya çıkar. Örneğin İngiliz hızlı tren projesini tamamlandıktan sonra iptal edilmek zorunda kalınmıştır. Bunun sebebi proje gerçekleştiricileri kendilerine aşırı güvenmişler ve olumsuzlukları, hataları ve diğer olasılıkları göz ardı etmişlerdir. Tufan Darbaz’ın kitabında Aydın Doğan’ın yaptığı hatların ve ettiği zararların ayrıntılı açıklamaları dikkate değerdir. Verilen kararın rasyonel olduğunu ispatlamak için bu kişiler başlangıçta vazgeçseler kaybedecekleri paranın kat be kat fazlasını kaybetmişlerdir.

Son ekonomik krizin sebebinde ise irrasyonel kararların büyük bir rol oynadığı aşikardır. Bankalar aşırı riskli işlemler gerçekleştirmiş, tüketiciler uzun vadede riskin artığını bile bile borçlanmışlardır. Özellikle ABD’de krizin başlamasının temel nedenlerinden birisi irrasyonel kararlarken diğer bağlantılı şekilde tasarrufların aşırı düşük olmasıdır. Kazançlarının neredeyse yarısını tasarruf olarak biriktiren Çinlilerin aksine Amerikalılar kazançlarından daha fazlasını harcamaktadır. Yani ilerde kazanacaklarını düşündükleri paraları harcayan Amerikalılar başlı başına irrasyonel bir davranış içindedirler. Bankalar büyük riskler içeren toksit varlıklar biriktirirken devletin düzenleyici rolünü yerine getirmemesi dikkate değer konulardan biridir. Piyasalarının kendi kendilerini düzenleyeceğine aşırı güven duyan Amerikalı yöneticiler ve merkez bankası geçmişte onca yaşanan krizi görmezden gelmişlerdir. Güven çarpanının yüksekliği ve çoğu sektördeki balonlar açık birer gösterge olması gerekirken kimse güven sarsıcı olmamak için sesini çıkarmamıştır. Neredeyse tüm krizlerden önce olumlu bir hava hakim olmuştur. Piyasaların temel göstergeleri güvenin oluşmasına neden olmuş ve güven çarpanı daha fazla riskli işlemler yapmayla sonuçlanmıştır. Krizden önceki güven yüksekliği krizin başlaması hatta derinleşmesinde tam tersi aşırı güvensizliklere neden olmuştur.

Türkiye tüketici profilinde ise batı ile doğu arasında sıkışmışlık göze çarpmaktadır. Bir yanda büyük kredi kartı kullanım oranları ve diğer tarafta ise yastık altı dediğimiz yatırımlar birer irrasyonellik örneğidir. Yastık altında para bulundurmak enflasyon etkisinin bilinmemesi veya göz ardı edilmesi ile açıklanabilir. Paranın zamanla değer kaybetmesi ise çoğu tüketicimizi birikimlerini altın şeklinde veya döviz şeklinde değerlendirme eğilimine götürmüştür. Riskleri her ne kadar yakın olsa da kazanç babında bilindiği üzere portföy yatırımları daha avantajlıdır. Yıllık %20’den fazla getiri getirmesi imkan dahilinde olmasına rağmen dalgalı bir seyir izleyen altın veya döviz elde bulundurmanın güveni ile yatırım aracı seçilmektedir. Bunun altında yatan sebep ise hiç şüphesiz bankalara duyulan güvensizlik ve geçmiş dönemde ekonomik krizlerle yitirilen güvendir.

Türkiye girişimcisi ise yıllarca devlet koruması altında yaşamanın verdiği etki ile değişime karşı tepki göstermektedir. Oysa bu yüzyılda bir kanun hükmünde olan değişmeyen her şey yok olmaya mahkumdur anlayışı göz ardı edilmektedir. Bunun yanı sıra büyük işletmelerin aile kurumu şeklinde çalışmaları yönetim zafiyetinden suiistimallere kadar onlarca soruna neden olmaktadır. Tüm bu gerçeklikler bilinmesine rağmen devam ettirilen davranışlar şüphesiz irrasyoneldir. Devletin zarar eden işletmelerinin temel sebebi şüphesiz kötü yönetimdir. Fakat bu olgu sadece devlete mahsup değil aynı zamanda özel sektör içinde geçerlidir. Neredeyse her kes çevresinde iflas etmiş dükkanları görür veya daha da acısı yakınında böyle insanları tanımıştır. Her ne kadar kahvehane sohbetlerinde iflasın nedenleri tartışılsa da tezler dikkate değerdir. Bunun yanı sıra ekonomini dümenini elinde tutanlarda çoğu zaman yanlış kararlar vermektedir. Bu bazen siyasi olabilecekken bazen de aşırı güvenden kaynaklanabilir. Siyasi kararın en yakın örneği birkaç gün önce iptal edilen mali kural yasa tasarısıdır. Aşırı güvene verilebilecek örnekler ise atıl yatırımların fazlalığı ve bir ara TV ekranlarının en önemli haberleri olan terk edilmiş inşaatlardır.

Görüldüğü gibi verilen kararların ekonomi ile ilgili olanları iddia edildiği gibi rasyonel değildir. Yaşadığımız sorunların hiç birinin olmaması için insanın rasyonel olması yeterli olabilirdi. Fakat eğer sorunlar yaşıyoruz ve verdiğimiz kararların veya verilen kararların olumsuz sonuçları ile karşılaşıyorsak irrasyonel olduğumuz ortadadır. Bundan kurtulmak için SWOT analizine benzer karşılaşılan bir durum için muhtemel olumlu ve olumsuz durumları bir kağıda sıra ile not etmek, sonrasında ise akla en yatkın olan kararı (olumlular olumsuzlardan fazla ise kabul, olumsuzluklar fazla ise ret) verebiliriz. Çoğu durumda kendi iç dünyamızdan gelenleri göz ardı ettiğimiz gerçeğini bilme bize benzer durumlarda daha mantıklı kararlar verdirecektir. Sonuç olarak irrasyonel davranışlar insan doğasında vardır ve her ne kadar düzeltmeye çalışsak da ister istemez irrasyonel kararlar vereceğiz. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise sorumluluk ve yetki arttıkça hata kaldırma oranımız düşmektedir.

Hakan UZUN

2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder