13 Temmuz 2010 Salı

Yanlış İzlenimler ve Türkiye



Jaws filminde başrol, insan yiyen bir köpekbalığıydı. Filmin gösteriminin ardından köpekbalıklarının ara sıra plajların yakınına geldiği Kaliforniya sahillerinde yüzmeye gelenlerin sayısında belirgin bir düşüş oldu.  Yapılan hesaplamalar göre, yüzücülerden bir köpekbalığına yakalanmaları ihtimali, sahile gelirken yolda trafik kazasında ölme risklerinden çok daha azdır. İnsanlar olguları dikkate almazlar- en yoğun izlenim bırakan ya da akıllarına ilk gelen şeylere göre davranırlar.

Yukarıda ki alıntı Stuart Sutherland’ın İrrasyonel kitabındandır. Bulunabilirlik hatasının en bariz şekilde örneklendiği gerçek yaşamdan bir alıntıdır. Bu hikayenin bize anlattıkları ile Türkiye’nin finansal piyasasının neden gelişmediğini açıklamaya çalışacağım.

Tarihte karşılaştığımız ekonomik ve sosyal krizler derini günümüzde tüm etkileri ile görmekteyiz. Tefecilik olaylarının ayyuka çıktığı 1950’lerden 1980’lere zamanlardan kalan faiz kavramı tamamen yanlış bir izlenim bırakmıştır. Halkı güncel dille kandırarak ve zor durumlarından faydalanarak faiz adı altında müthiş bir borç batağına sokanlar ile bankacılık sektörü tamamen farklıdır.  Bunun yanı sıra bankerlerin inanılmaz bir hızda arttığı 1980’lerden sonraki yıllarda ve düşüşlerinin yarattığı sosyolojik etkileri güven konusunda görebiliyoruz. Yüksek faiz oranı vaat eden kişiler (bankerler) ve holdingler (saadet zincirleri) kötü yönetim veya  fısıltı gazeteleri sayesinde arkalarında büyük bir enkaz bırakarak batmışlardır. Bankerlerimiz halk arasında çıkan, batıyorlar paralarınızı kurtarın dedikoduysa yerle bir olmuştur ve çoğu insanımızın yatırımları buharlaşmıştır. Holding batışlarında ise kötü yönetimin tüm yönlerini açıkça görmekteyiz. Aile şirketi şeklinde kurulan bu yapılanmalar yöneticilerini aileden bireyleri seçiyorlardı ve yatırım konusunda olsun başka bir işe girme olayında olsun aşırı derecede amatördüler. Peş peşe yapılan hatalardan ve zararlardan sonra aynı şekilde özellikle yurtdışında çalışan vatandaşlarımız hem ülkelerine küstü hem de yıllarca biriktirdikleri yatırımları yok oldu. 2001 krizi ise aynı şekilde bir güven depremine ve özellikle finans piyasasından kaçınmalara neden oldu. Her defasında insanlar yanı başlarında böyle örnekleri kolaylıkla bulabildiği için daha temkinli davrandılar veya hiç yer almamaya başladılar.

Günümüzde ülkemiz girişimci açısından büyük bir fakirlik çekiyor. Anadolu kaplanları adı verilen KOBİ’ler her ne kadar bir kıvanç kaynağımız olsa da büyüme konusunun yanı sıra çoğalma konusunda da sıkıntı çekmekteler. Yerel olmanın veya kalmanın sürekliliğin önünde büyük bir engel olmasına rağmen bir çekingenlik piyasalarımıza kara bulut gibi çökmüştür. Bunun temel nedenleri ise öncelikle bankaların uyguladığı yüksek faizlerdir. Özellikle son yıllarda bankaların büyümesi bir balon niteliğindedir. Çünkü bizim bankalarımız özel kesime değil tam garanti veren kamu sektörünü finanse etmektedir. Ve maalesef kamu sektörünün borçlanma ihtiyacının fazla olmasından dolayı yüksek tutulan faizler bu gidişatı cazip kılmaktadır. Diğer neden ise bankaların yüksek bedelli teminat istemeleri ve özellikle uyguladıkları yüksek faizlerdir. Böyle bir durum dış finansman almayı hem zorlaştırmakta hem tehlikeli kılmakta hem de bu yazının konusu olan yanlış izlenimlerin birleşimi zorlaştırmaktadır. İnsanlarımızın risk alma konusunda geçmişte yaşadıkları olumsuz olaylar geleceğimizi de etkilemektedir.

Halkımız finansal piyasalardan uzak durmakta ve bu boşluğu yabancı yatırımcılar doldurulmaktadır.  Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler gelişmiş ülkelerin %95’inden fazlasını kapsarken ülkemizde bu oran daha yüksektir (%98). Buradan çıkarabileceğimiz sonuç ise şüphesiz  KOBİ’lerin büyüme konusunda sorun yaşadıklarıdır. Aynı zamanda yeni kurulan bir işletmenin (özellikle küçükse) büyük oranlarda 4 yıl içinde battığı düşünülürse sorunun boyutları gözler önündedir. Piyasa da kalıcı olmanın gümrük duvarlarının açılması ve dışa açılım kararları (24 Ocak) ile daha da zor hale geldiği ortadadır. Tüm bu olumsuz tabloların yanına bulunabilirlik hatasını koyduğumuz zaman durum daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

 Bu girdaptan kurtulmak için :

Devletin kaynaklarına başvurmak gerekecektir. Devlet bankaları ile düşük faizli ve uzun vadeli krediler verilmesi atılabilecek ilk adımdır.

Reklamlar ile başarı olmuş girişimciler medya önüne çıkarılabilir. Örnek tablolar tabuların yıkılmasına ve risk alma konusunda daha cesaretli olmaya yardımcı olabilir.

Devletin yatırım desteklerini arttırması ve teşviklerin olanaklarının iyileştirilmesi şeklinde uygulamalara gidilebilir. Neredeyse ülkemizde çoğu bölgede yatırım destekleri vardır. Fakat yetersizlik, bilgisizlik ve kolektif ruh eksikliğinden dolayı beklenen verim alınamamıştır. Daha tanıtıcı ve bundan daha önemlisi daha cesaretlendirici teşvikler yanlış izlenimleri giderecektir.

Son olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu zamanlarda ki insanlarımızda olan özgüvenin yeniden kazanılması için milli bir bilinç oluşturulmalıdır. Zamanla yaşanan ekonomik bunalımlar insanların gelecek kaygısını arttırmış. Bunun yanı krizlerin yarattığını psikolojik yanlış izlenimler güven ve özgüveni aşırı derecede yıpratmıştır.

Yanlış izlenimler irrasyonel kararlara neden olmaktadır. İnsanlar tüm seçenekleri düşünerek en optimum kararı almak varken bulunabilirlik hatasına düşerek irrasyonel seçimler yapmaktadır. Tüm bunlar insanın psikolojik özellikleridir ve çoğu insan bunların farkında bile değildir. Bu yazı sadece bir özelliği dışa vurmuştur. Örnek alınan kitapta buna benzer irrasyonel kararlar almamıza neden onlarca özellik sıralamaktadır.

Hakan UZUN